Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

ters düşmek

  • 1 ters düşmek

    не соотве́тствовать, не отвеча́ть чему

    Türkçe-rusça sözlük > ters düşmek

  • 2 ters düşmek

    v. be contradictory, be contrary, contradict, differ, go against, belie, collide

    Turkish-English dictionary > ters düşmek

  • 3 ters

    ters umgekehrt; link- (Seite des Stoffes); Schuh: verkehrt (angezogen); verkehrt; Ansicht: entgegengesetzt; Antwort: scharf; Blick: scheel; Mensch: unfreundlich, grob; Rückseite f; stumpfe Seite, Rücken m (des Messers); Gegenteil n (verstehen);
    ters açı Scheitelwinkel m;
    -e ters düşmek zuwiderlaufen D; im Gegensatz stehen zu;
    -e ters gelmek fam jemandem nicht in den Kram passen;
    ters gitmek fam schief gehen, misslingen;
    ters orantılı umgekehrt proportional;
    ters ışık Gegenlicht n;
    ters pers fam völlig daneben;
    ters pers gitmek fig ganz und gar schief gehen;
    ters tarafından kalkmak fig mit dem linken Bein zuerst aufstehen;
    -e ters ters bakmak jemanden scheel ( oder argwöhnisch) ansehen;
    ters türs aufs Geratewohl, wirr durcheinander; schlampig;
    tersi dönmek sich verlaufen;
    tersinden okumak (alles) falsch verstehen

    Türkçe-Almanca sözlük > ters

  • 4 ters

    I s
    1) ( bıçağın, elin \tersi) Rücken m
    elinin \tersiyle bana vurdu er schlug mich mit der Außenseite der Hand
    2) ( fig) o ( fam) ( karşıt) Gegenteil nt
    bir şeyin \tersini ispatlamak das Gegenteil von etw beweisen
    tam \tersi genau das Gegenteil, genau umgekehrt
    3) (\ters taraf) Kehrseite f
    madalyanın [o madalyonun] \tersi die Kehrseite der Medaille
    4) Kehrwert m
    bir açının kosinüsünün \tersi der Kehrwert des Kosinus eines Winkels
    II adj
    1) ( yön) verkehrt, entgegengesetzt, umgekehrt
    \ters yönde in entgegengesetzter [o umgekehrter] Richtung
    2) ( sol) linke(r, s)
    \ters [o sol] tarafından kalkmak mit dem linken Bein zuerst aufstehen
    kumaşın \ters yüzü die linke Seite eines Stoffes
    3) (\ters kanca) Wider-
    1) \ters gitmek ( fam) schiefgehen
    birine \ters bakmak ( fam) jdn schief ansehen
    2) birbirine \ters düşmek sich widersprechen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > ters

  • 5 ters

    наизна́нку обра́тный
    * * *
    I 1.
    1) обра́тная сторона́ (чего-л.); изна́нка

    bıçağın tersi — тупа́я сторона́ ножа́

    elin tersi — ты́льная сторона́ ладо́ни

    2) обра́тное, противополо́жное (чему-л.)

    tersini ispat etmek — дока́зывать противополо́жное

    2.
    1) обра́тный, противополо́жный

    ters yön — противополо́жное направле́ние

    2) неподходя́щий; неудо́бный; неуме́стный

    ters bir iş — неподходя́щая рабо́та

    ters sözler — неуме́стные слова́

    3) своенра́вный, несно́сный, невыноси́мый; нелюбе́зный

    ters bir adam — несно́сный челове́к

    ters bir cevap — ре́зкий отве́т

    ters bir çehre — проти́вная ро́жа

    4) норови́стый, с но́ровом ( о животном)
    3.
    1) наоборо́т, навы́ворот, наизна́нку, за́дом наперёд

    gömleği ters giydin — он наде́л руба́шку наизна́нку

    kitabı ters tutmak — держа́ть кни́гу вверх нога́ми

    2) непра́вильно, превра́тно

    ters anlamak — превра́тно поня́ть

    ••
    - ters düşmek
    - onun görüşü benimkine ters düşüyor
    - tersinden okumak
    - ters tarafından kalkmak
    II
    дерьмо́ ( животных)

    Türkçe-rusça sözlük > ters

  • 6 ters

    "1. reverse or back (of something); opposite or other side, edge, or end: kumaşın tersi the other side of the fabric. 2. converse, inverse, or opposite (of something). 3. blunt edge (of a cutting implement). 4. prov. feces, excrement; dung; turd. 5. inverted; turned inside out. 6. math. opposite (angle). 7. wrong or opposite (direction, road). 8. bad-tempered, peevish, cantankerous, ornery; cross-grained. 9. perverse, wrong-headed, contrary. 10. sharp, short, brusque, curt, or cross (answer, word). 11. wrong, completely inappropriate (job, plan, idea). 12. backwards, in the opposite direction; in the wrong direction. 13. inside out; back to front; upside down. 14. sharply, brusquely, curtly, or crossly. - anlamak /ı/ to misunderstand, misinterpret. - bakmak /a/ to look sourly or hostilely at (someone). -ine çevirmek /ı/ 1. to turn (something) inside out. 2. to invert. 3. to spoil (something that´s been going well). -i dönmek 1. to lose one´s bearings. 2. to get angry, get riled. -ine dönmek (for something that´s been going well) to take a bad turn, start going wrong. - düşmek /a/ to run counter to, go against. - gelmek /a/ (for something) to seem wrong or completely inappropriate to (someone). - gitmek to go wrong, turn out badly. -inden okumak /ı/ to misread, misinterpret, misunderstand. - orantı math. inverse proportion. - pers olmak 1. to fall flat on one´s face. 2. to become very downcast, get very down in the mouth. - tarafından kalkmak to get up on the wrong side of the bed, be in a bad mood. - ters bakmak /a/ to look daggers at (someone). - yüzüne dönmek to go back, return. - yüzü geri dönmek to come/go back empty-handed."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > ters

  • 7 противоречить

    1) (возражать кому-л.) karşı söylemek, itiraz etmek
    2) (не соответствовать чему-л.) çelişmek... aykırı olmak / düşmek, ters düşmek

    противоре́чить тео́рии — teori ile çelişmek

    противоре́чить интере́сам о́бщества — toplumun çıkarlarına aykırı / ters düşmek

    противоре́чить ло́гике — mantığa aykırı olmak

    э́то противоре́чить и́стине — bu, hakikatle çelişme halindedir

    ты сам себе́ противоре́чишь — sen (kendi) kendinle çelişkiye düşüyorsun

    Русско-турецкий словарь > противоречить

  • 8 go against

    aykırı olmak, karşı gelmek, karşı çıkmak, karşı olmak, ters düşmek
    * * *
    karşı çık
    * * *
    1) (to oppose or refuse to act on: A child should never go against his parents' wishes.) karşı gelmek, aksini yapmak
    2) (to be unacceptable to: This goes against my conscience.) ters düşmek

    English-Turkish dictionary > go against

  • 9 collide

    v. çarpmak, çarpışmak, çatışmak; zıt düşmek, ters düşmek
    * * *
    çarpış
    * * *
    (to strike together (usually accidentally) with great force: The cars collided in the fog; The van collided with a lorry.) çarpışmak, çarpmak

    English-Turkish dictionary > collide

  • 10 widersprechen

    widersprechen*
    irr vi
    jdm \widersprechen birine itiraz etmek, birine karşı gelmek, biriyle zıt gitmek;
    etw dat \widersprechen bir şeyi reddetmek, bir şeye aykırı düşmek;
    sich dat \widersprechen birbiriyle çelişmek, birbirine ters düşmek, birbirine zıt [o karşıt] olmak
    sich \widersprechende Angaben birbiriyle çelişen bilgiler, birbirini tutmayan bilgiler

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > widersprechen

  • 11 ausschließen

    aus|schließen
    irr vt
    1) ( durch Verschließen der Tür) kapıyı üstüne kapamak, dışarıda bırakmak
    2) ( aus einer Gemeinschaft) çıkarmak ( aus -den)
    3) jur ( Öffentlichkeit) yasaklamak;
    der Rechtsweg ist \ausschließen yargı yolu kapalıdır
    4) ( im Widerspruch stehen) ters düşmek (-e);
    das eine schließt das andere nicht aus biri diğerine ters düşmez
    5) ( unmöglich machen) olanaksız kılmak
    6) ( nicht teilhaben lassen) dışlamak, yoksun etmek [o bırakmak]

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > ausschließen

  • 12 вразрез

    в соч.

    идти́ вразре́з с чем-л. — bir şeye aykırı olmak, aykırı / ters düşmek

    Русско-турецкий словарь > вразрез

  • 13 расходиться

    несов.; сов. - разойти́сь

    мы разошли́сь по дома́м — evlerimize dağıldık

    они́ разошли́сь в ра́зные сто́роны — her biri bir yana gitti

    2) ( рассеиваться) dağılmak; erimek ( таять)

    ту́чи разошли́сь — (kara) bulutlar dağıldı

    э́тот журна́л расхо́дится миллио́нными тиража́ми — bu dergi milyonlar satar

    его́ кни́ги расхо́дятся в коли́честве деся́тков ты́сяч экземпля́ров — kitapları onbinlerce satılıyor

    кни́га уже́ разошла́сь — kitap tükenmiştir (artık)

    де́ньги разошли́сь — para gitti / harcandı / suyunu çekti

    5) (встретившись, давать пройти) geçmek
    6) ( порывать отношения) alış-verişi kesmek; ayrılmak

    она́ разошла́сь с му́жем — kocasından ayrıldı

    у нас с ни́ми пути́ давно́ разошли́сь — onlarla yollarımız dünden ayrılmıştır

    еди́нственное, в чём мы расхо́димся... — ayrıldığımız tek nokta...

    мы ре́зко расхо́димся с ним во мне́ниях — onunla aramızda kesin görüş ayrılıkları var

    8) ( разветвляться) ayrılmak, çatallanmak ( о дороге)
    9) перен. ( не совпадать) birbirini tutmamak, çetişmek; ters düşmek

    у него́ слова́ расхо́дятся с де́лом — sözü / söylediği ile yaptığı birbirini tutmuyor, söylediği yaptığı ile celişiyor

    10) перен. azmak; coşmak

    у него́ разошёлся ревмати́зм — adamın romatizması azmış

    е́сли он разойдется, он тебя́ в порошо́к сотрёт — bir azarsa seni un ufak eder

    Русско-турецкий словарь > расходиться

  • 14 belie

    v. yalancı çıkarmak, yalanlamak, yanıltmak; çelişmek, ters düşmek
    * * *
    yanılt
    * * *
    present participle - belying; verb
    (to give a false idea or impression of (something): His innocent face belies his cunning.) yanlış izlenim bırakmak, yalancı çıkarmak

    English-Turkish dictionary > belie

  • 15 contradict

    v. yalanlamak, aksini iddia etmek, çelişmek, ters düşmek
    * * *
    1. çeliş 2. tersini söyle
    * * *
    [kontrə'dikt]
    (to say the opposite of; to argue or disagree with: It's unwise to contradict your boss.) karşı çıkmak, tersini söylemek
    - contradictory

    English-Turkish dictionary > contradict

  • 16 differ

    v. benzememek, farklı olmak; ters düşmek; farlı düşünmek, anlaşamamak
    * * *
    farklı ol
    * * *
    ['difə]
    past tense, past participle - differed; verb
    1) ((often with from) to be not like or alike: Our views differ; Her house differs from mine.) farklı olmak
    2) (to disagree (with): I think we will have to agree to differ.) ayrı görüşte olmak, farklı düşünmek

    English-Turkish dictionary > differ

  • 17 be contradictory

    v. ters düşmek

    English-Turkish dictionary > be contradictory

  • 18 be contrary

    v. ters düşmek

    English-Turkish dictionary > be contrary

  • 19 be contradictory

    v. ters düşmek

    English-Turkish dictionary > be contradictory

  • 20 be contrary

    v. ters düşmek

    English-Turkish dictionary > be contrary

См. также в других словарях:

  • ters düşmek — aykırı durumda olmak, karşıt olmak Daha sonra o eşsiz lidere ters düşmek bahtsızlığına kapılmıştır. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ters — 1. sf. 1) Gerekli olan duruma karşıt, zıt 2) is. Bir şeyin içe gelen yanı, arkası Elinin tersiyle küçük bir tokat vurmuştu. Ç. Altan 3) is. Kesici bir aletin kesmeyen yanı Kollarına bıçağın tersiyle birkaç tane vurmuşlar. M. Ş. Esendal 4) mec.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ters pers olmak — 1) yüzükoyun düşmek 2) mec. fena hâlde bozulmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • aykırı düşmek — uygun gelmemek, ters gelmek, ters düşmek Yüzük ona biraz aykırı düşen bir parlaklıkla parmağında parlıyordu. T. Buğra …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çelişmek — nsz, le Düşünce ve davranış birbirini tutmamak, birbirlerine ters düşmek, tutarsız olmak, mütenakız olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çelmek — i, er 1) Ayak uzatarak birisini düşürmek 2) Yolundan çevirmek, engel olmak, engellemek En tutulmaz penaltıları çeler ama bazen de bakarsın, bacak arasında en olmayacak golleri yerdi. H. Taner 3) Örtü vb.ni örtünüp iki ucunu bağlamak 4) Bir şeyin… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • aykırı — sf. 1) Alışılmışa, doğru olarak kabul edilmişe uygun olmayan, karşıt, ters, mugayir Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Anayasa 2) Çapraz, ters 3) Toplumda görüş ve …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yüz — 1. is. 1) Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. S. F. Abasıyanık 2) Yüzey, satıh Suyun yüzünde. 3) Kesici araçlarda ağız Bıçağın keskin yüzü. 4) Bir kumaşın… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»